-
1 faire
Iv t1 fabriquer yapmak2 mesurer ölçüm değeri◊Cette table fait deux mètres de long. — Bu masa iki metre uzunluğundadır.
◊Ça fait vingt euros. — Yirmi euro ediyor.
3 égaler eder [e'deɾ]◊Deux et deux font quatre. — İki, iki daha dört eder.
4 exécuter bir şey yapmak5 effectuer meşgul olmak◊Je ne sais pas quoi faire. — Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
6 accomplir gerçekleştirmek7 avoir comme activité bir faaliyet, bir iş yapmak8 neden olmak◊Ce gâteau fait envie. — Bu pasta arzular uyandırıyor.
◊Ces vacances m'ont fait du bien. — Bu tatil bana iyi geldi.
♦ cela ne fait rien bir şey değil9 avoir comme aspect yapmak10 davranış [davɾa'nɯʃ]11 exprimer ifade etmek12 yol almak◊Nous avons déjà fait vingt kilomètres. — Şimdiden yirmi kilometre yol aldık.
IIv iyapmak, etmek◊Il a bien fait. — İyi etti.
◊Vous feriez mieux de rentrer. — Evinize dönseniz dha iyi edersiniz.
v imperszaman veya iklim gösterir◊Il fait nuit. — Gece oldu.
◊Il fait beau. — Hava güzel.
IVv auxcauser (suivi d'un inf.) neden olmak◊Fais-moi penser à lui téléphoner. — Ona telefon etmemi hatırlat.
-
2 déjeuner
Iv i1 à midi öğle yemeği yemek◊Nous avons déjeuné chez moi. — Öğle yemeğini evimde yedik.
2 le matin sabah kahvaltısı yapmak◊Il a très peu déjeuné. — Çok az kahvaltı yaptı.
IIn m1 repas du midi öğle yemeği◊Le déjeuner est prêt. — Yemek hazır.
♦ déjeuner d'affaires iş yemeği2 petit déjeuner sabah kahvaltısı -
3 prendre
Iv t1 saisir almak2 tenir -(y)a almak3 -den almak4 aller chercher gidip aramak, almak5 yerine koymak6 obtenir edinmek, ele geçirmek7 içmek, yemek [je'mec]8 nécessiter ayırmak, almak9 yakalamak10 tutmak11 yakalamak12 utiliser, faire bir şey yapmak13 prendre l'air hava almak14 prendre feu ateş almak15 prendre l'eau su almakIIv ifonctionner çalışmak -
4 bon
I1 qui convient iyi [i'ji]2 réussi güzel [ɟy'zel]◊Le repas était très bon. — Yemek çok güzeldi.
3 gentil, charitable iyi [i'ji]4 compétent iyi [i'ji]5 c'est bon ! Yeter !6 grand -den az olmayan7 pour de bon kesin olarak◊Il est parti pour de bon. — Dönmemecesine gitti.
II1 sentir bon hoş kokulu2 il fait bon buranın ısısı hoşn m1 gentil iyi insan2 avoir du bon iyi yanları olmakIVn mgeçici makbuz -
5 bonne
I1 qui convient iyi [i'ji]2 réussi güzel [ɟy'zel]◊Le repas était très bon. — Yemek çok güzeldi.
3 gentil, charitable iyi [i'ji]4 compétent iyi [i'ji]5 c'est bon ! Yeter !6 grand -den az olmayan7 pour de bon kesin olarak◊Il est parti pour de bon. — Dönmemecesine gitti.
IIn fhizmetçi [hizmet'ʧi] -
6 lieu
In m (pl lieux)1 endroit yer [jeɾ]♦ les lieux olay yeri2 en premier lieu en başta3 avoir lieu olmak, cereyan etmek4 au lieu de yerine5 au lieu de faire qqch bir şey yapmak yerine◊Tu ferais mieux de m'aider au lieu de te moquer. — Alay edeceğine bana yardım et.
6 donner lieu à -(e) yol açmakIIn m (pl lieus)poisson mezgit balığı -
7 régime
См. также в других словарях:
piknik yapmak — kırda yemek yemek ve gezinti yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nane yemek — yakışıksız bir davranışta bulunmak, uygunsuz bir iş yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
perhiz yapmak (veya etmek) — sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla özel bir beslenme düzeni uygulamak Fiyatlar o kadar yükseldi ki perhiz eder gibi yediğim hâlde, yine her yemek bir buçuk lirayı geçmeye başladı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
rejim yapmak — sağlığı korumak veya zayıflamak amacıyla belirli yiyecekleri yemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavuk ayağı yemek — gevezelik etmek, dedikodu yapmak A, o nasıl lakırtı, dedi. Bunlar da tavuk ayağı yemişler, ağızlarında bakla ıslanmıyor. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
rüşvet yemek — bir işi yapmak için birinden rüşvet almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gâvura kızıp oruç yemek (veya bozmak) — başkasına kızıp kendine zararlı olan bir iş yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bok yemek — kaba yakışıksız bir iş yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hatır için çiğ tavuk yemek — bir kişiyi gücendirmemek için yapılması güç olan şeyleri bile yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklını peynir ekmekle yemek — alay şaşkınca ve akılsızca işler yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
HIMYET — Yemek yememek. Perhiz yapmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük